23 Mayıs 2016 Pazartesi

pazartesi tınısı: dion - daddy rollin' (in your arms)


dion'un ''abraham, martin and john'' adlı single'ının arka yüzünde olan ''daddy rollin' (in your arms)''ı övmeden(!) önce sanırım biraz daha gerilere gitmemiz gerekiyor. sene 1957.
dion dimucci, 1950'li yılların sonunda the belmots grubunuda arkasına alarak bir çok doo-wop/rock n roll tınısıyla zirveye çıkıyor (grubu donna the prima donna ve a teenager in love hitleriyle tanıyor olabilirsiniz) ve döneminin yeni 'teen-idol'u oluyor. ama 60'lı yıllara geldiğinde müzik dünyası ona hiç nazik davranmıyor - the beatles'ın patlamasıyla beraber müzik devrimi gerçekleşiyor ve popüleritesini hızla kaybediyor. bu zamanlarda kaydettiği albüm ve single'ları neredeyse hiç satmıyor ve eroin kullanmaya başlıyor. 
bu parçayı kaydettiği yıl, 1968'de, başından beri ilgi duyduğu folk-blues rock müziğe adım atmaya karar veriyor, tabir-i caizce 'dine dönüyor' ve eroin bağımlılığından kurtuluyor. bir hışımla kaydettiği ''abraham, martin and john/daddy rollin' (in your arms)'' single'ı 1 milyon kopyadan fazla satıyor. ''gold record'' ünvanına sahip olduktan sonra yeni bir albüm kaydediyor ve popüleritesine yeniden kavuşıyor ama single'un diğer yüzünü olan ''daddy rollin' (in your arms)'' bugün bile unutulan harika bir hazine.
''daddy rollin' (in your arms)'' parçasının ve bir çok popüler cover'ında içinde bulunduğu geri dönüş albümü. dion - dion (1968)
şimdi parçaya döneyim. şarkıyı spotify keşif listemde buldum. sanatçının dion olduğunu öğrendiğinde gerçekten şaşırdım, hatta başka biri olabileceğini düşündüm ve aklıma ilk gelen şey şarkının bu senelerde kaydedilmiş olabileceğiydi. ama hayır, şarkı 1968'de kaydedilen 'timeless' parçalardan biriydi -- o senede kaydedilen çoğu şarkı bu etiketi hakediyor zaten.
şarkının eroin bağımlılığıyla ilgili olduğunu düşündüğümüzde (hatta parça, kendisinin 'cold turkey' günlerinde kaydedilmiş) velvet underground yada led zeppelin'in ilk yıllarının soundunu hissetmek hiç şaşırtıcı değil. biliyorum, bu iki grubunun birbiriyle zerre alakası yok ama lou reed ve belki jimmy page'in ritim gitarı, john paul jones'un bassı ve moe tucker'ın davulu hep beraber çaldıklarını hayal etmek hiçte güç değil. bir velvet undergroun parçası gibi cüretkar ve zeppelin parçası gibi güçlü; 60'lar jenerasyonunun bir özeti gibi. parçayı özel kılan şey de bu zaten. aynı zamanda dion'un kaydettiği en karanlık ve kişisel parça olduğunu söylemek yanlış olmaz.

biliyorsunuz, güzel sonlanan rock 'n' roll hikayelerine rastlamak pek mümkün değildir ama dion'un şansının yaver gittiğini öğrenmek beni bir nebze mutlu ediyor. dahası, hala müziğe devam ediyor. facebook sayfasında eşi, çocukları ve torunlarının fotoğraflarını görmeniz mümkün -- hepsine ayrı tapıyor, hayranları da ona tapıyor zaten. fin!

16 Mayıs 2016 Pazartesi

mektup. // 1960, berlin.

    sevgili anneciğim,
    cenazeye gelemediğim için çok ama çok özür dilerim. arkadaşlarım size durumumu anlatmış ve üzüntümü belirtmiş olmalılar. o kadar kötüyüm ki, vücudum bütün işlevini kaybetmiş gibi.. hareket edemez haldeyim. bu kalemi ve kağıtları almak için bile kendimle çok savaştım. o kadar perişanım ki, beni anlayabilecek tek kişi olan size yazarken bile çekiniyorum. yanınızda olup acınızı, acımı sizinle paylaşamadığım için çok üzgünüm. siz de buna çok üzülüyorsunuz, biliyorum ama ne olur bana darılmayın. bitap düştüm.

    hala batı berlin'deyim. bu evi hiçbir zaman satmayacağım. bir süre burada tek başıma vakit geçirmek istiyorum. kimseyi görmek istemiyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum. sürekli ağlıyorum, anne. durmadan ağlıyorum. nefes almak, göğüs kafesimi hareket ettirmek bana o kadar zor geliyor ki.. artık kendimi taşıyamıyorum; vücudumdaki bütün kemiklerin ve organların bana ağır gelmeye başladığını hissediyorum. dudaklarım mühürlendi ve bir an önce gözlerimin sonsuza kadar kapanmasını diliyorum. uyuyamıyorum ve zar zor yemek yiyorum, gerçekten canım istemiyor. sanki beni normal halime döndürecek bir şey yaparsam, ona ihanet edeceğim hissine kapılıyorum. ölümünden henüz bir ay geçti ve artık hiçbir şey eskisi gibi değil. 

    elleri çok sıcaktı anne. pamuk gibi yumuşak olmalarına rağmen her zaman çok güçlülerdi. o kadar özel bir adamdı ki, parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırdığı zaman bana büyü yaptığını düşünüyordum. o gün, onun yüzünü ellerimin içine aldım, onu her şeyden daha çok sevdiğimi ve bir saniye bile düşünmeden onun için ölebileceğimi söyledim. gülümsemeye çalıştı ama o kadar yorgundu ki anne.. dudaklarını kıpırdatmaya bile hali yoktu. zar zor 'seni seviyorum' diye fısıldadı. dayanamadım, gözleri önünde ağlamaya başladım anne. bana öylece baktı, hiçbir şey söylemedi.

    bundan aylar önce, bu kadar genç ve hayat dolu bir adam beni kanatlarına almış, sürekli bana her şeyin iyi olacağını söylerken ölüm aklımın ucundan bile geçmiyordu. şimdi acı ve göz yaşlarımla geriye baktığımda, sanki o pazartesi hayatının son günü olduğunu biliyormuş gibi hissediyorum. her ne kadar gitgide kötüleşse de, son zamanlarda her zamankinden daha neşeli davranmaya çalışıyordu. hayatım boyunca hiç bu kadar güçlü olmasına rağmen sevgiyle dolup taşan bir adam tanımamıştım. o şimdiye dek gördüğüm en şefkatli, en iyi, en güzel ve en kuvvetli adamdı. ve o, öylesine korkusuz ve cesurdu ki, kara ölümü ağırbaşlılık ve sakinlikle kucakladı anne. gözlerini son kez açık gördüğümde, daha önce hiç bu kadar güzel gözükmemişlerdi. konuşamıyor ve hareket edemiyordu ama bilinci açıktı, bunu biliyorum. yavaşça bana doğru bakmaya çalıştı, sanki 'endişelenme' demeye çalışıyormuş gibi.. o haldeyken bile benim içimi rahatlatmaya çalışıyordu. son dakikalarına dek elimi o kadar sıkı tutuyordu ki, bir saniye için, gerçekten çok küçük bir saniye için her şeyin düzelebileceğini düşündüm. birden elimi bıraktı. 

    bu katlanılması imkansız acıyı iliklerime dek hissediyorum. söyleyin bana anne, sence bu acı günün birinde bitecek mi? dayanılmaz ve çaresi olmayan özleme katlanmak çok zor. böyle ne kadar devam edebilirim bilmiyorum.. kim bilir sizler nasılsınızdır.. sürekli aklımdasınız.

    beni affetin. biliyorum, bir gün cesaretimi toplayacak ve ansızın kapınızda belireceğim. geldiğimde, lütfen bana sıkısıkı sarılır mısınız? beni gerçek kızınızmış gibi kucakladınız, ben de sizi gerçek annem yerine koydum. sonsuza dek benim ailem olarak kalacaksınız. sizi özlem ve sevgiyle öpüyorum. hepinizi çok ama çok seviyorum. herkese selamlar.
                                                                                   'kızınız'

16 Nisan 2016 Cumartesi

cumartesi tınısı ve biraz power pop tadı

the romantics - what i like about you

albüm = the romantics
yıl = 1980
tür = power pop

70'lerin sonuna gelindiğinde, punk rock eskimeye ve yerine pop tınıları eskisinden daha çok rağbet görmeye başlamıştı. power pop türü belirgin gitar tınıları, canlı vokal/back vokalleriyle 1960'ların sonlarında ortaya çıkmıştı ve diğer popüler şarkılara nazaran zamanında pek sattığı söylenemezdi. ben biraz da bu türün punk rock'ı ucundan etkilediğine inanırım. herşeye rağmen, etkisi sanılandan çok daha uzun sürdü ve new wave, britpop gibi akımlarının altyapısını hazırladı. belki daha sonraları bu tür hakkında  daha detaylı yazarım. zaten hoşuma müzik türleri ve dahası hakkında bir çok yazı yazacağım.

'what i like about you' klasikleşmiş, her dinlendiğinde insanı mutlu eden bir parça. şarkı, grup üyeleri tarafından hem müziği hem de vokalleri açısından 60'lardan etkilenerek yazılmıştı. yıllar boyunca 80'lerden çıkan en popüler parçalarından oldu, sürekli mtv ve radyolarda döndü. tam da cumartesi gününe uygun!

ben bu cumartesine güzel başladım diyemem. bir sürü planım, çalışacak onca dersim vardı. ama koca bir mide bulantısı, baş dönmesi ve 430 kan şekeriyle uyandım. sonuç = 3 adet serum. yine de günümün güzel biteceğine inanıyorum. güzel cumartesileri!