16 Mayıs 2016 Pazartesi

mektup. // 1960, berlin.

    sevgili anneciğim,
    cenazeye gelemediğim için çok ama çok özür dilerim. arkadaşlarım size durumumu anlatmış ve üzüntümü belirtmiş olmalılar. o kadar kötüyüm ki, vücudum bütün işlevini kaybetmiş gibi.. hareket edemez haldeyim. bu kalemi ve kağıtları almak için bile kendimle çok savaştım. o kadar perişanım ki, beni anlayabilecek tek kişi olan size yazarken bile çekiniyorum. yanınızda olup acınızı, acımı sizinle paylaşamadığım için çok üzgünüm. siz de buna çok üzülüyorsunuz, biliyorum ama ne olur bana darılmayın. bitap düştüm.

    hala batı berlin'deyim. bu evi hiçbir zaman satmayacağım. bir süre burada tek başıma vakit geçirmek istiyorum. kimseyi görmek istemiyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum. sürekli ağlıyorum, anne. durmadan ağlıyorum. nefes almak, göğüs kafesimi hareket ettirmek bana o kadar zor geliyor ki.. artık kendimi taşıyamıyorum; vücudumdaki bütün kemiklerin ve organların bana ağır gelmeye başladığını hissediyorum. dudaklarım mühürlendi ve bir an önce gözlerimin sonsuza kadar kapanmasını diliyorum. uyuyamıyorum ve zar zor yemek yiyorum, gerçekten canım istemiyor. sanki beni normal halime döndürecek bir şey yaparsam, ona ihanet edeceğim hissine kapılıyorum. ölümünden henüz bir ay geçti ve artık hiçbir şey eskisi gibi değil. 

    elleri çok sıcaktı anne. pamuk gibi yumuşak olmalarına rağmen her zaman çok güçlülerdi. o kadar özel bir adamdı ki, parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırdığı zaman bana büyü yaptığını düşünüyordum. o gün, onun yüzünü ellerimin içine aldım, onu her şeyden daha çok sevdiğimi ve bir saniye bile düşünmeden onun için ölebileceğimi söyledim. gülümsemeye çalıştı ama o kadar yorgundu ki anne.. dudaklarını kıpırdatmaya bile hali yoktu. zar zor 'seni seviyorum' diye fısıldadı. dayanamadım, gözleri önünde ağlamaya başladım anne. bana öylece baktı, hiçbir şey söylemedi.

    bundan aylar önce, bu kadar genç ve hayat dolu bir adam beni kanatlarına almış, sürekli bana her şeyin iyi olacağını söylerken ölüm aklımın ucundan bile geçmiyordu. şimdi acı ve göz yaşlarımla geriye baktığımda, sanki o pazartesi hayatının son günü olduğunu biliyormuş gibi hissediyorum. her ne kadar gitgide kötüleşse de, son zamanlarda her zamankinden daha neşeli davranmaya çalışıyordu. hayatım boyunca hiç bu kadar güçlü olmasına rağmen sevgiyle dolup taşan bir adam tanımamıştım. o şimdiye dek gördüğüm en şefkatli, en iyi, en güzel ve en kuvvetli adamdı. ve o, öylesine korkusuz ve cesurdu ki, kara ölümü ağırbaşlılık ve sakinlikle kucakladı anne. gözlerini son kez açık gördüğümde, daha önce hiç bu kadar güzel gözükmemişlerdi. konuşamıyor ve hareket edemiyordu ama bilinci açıktı, bunu biliyorum. yavaşça bana doğru bakmaya çalıştı, sanki 'endişelenme' demeye çalışıyormuş gibi.. o haldeyken bile benim içimi rahatlatmaya çalışıyordu. son dakikalarına dek elimi o kadar sıkı tutuyordu ki, bir saniye için, gerçekten çok küçük bir saniye için her şeyin düzelebileceğini düşündüm. birden elimi bıraktı. 

    bu katlanılması imkansız acıyı iliklerime dek hissediyorum. söyleyin bana anne, sence bu acı günün birinde bitecek mi? dayanılmaz ve çaresi olmayan özleme katlanmak çok zor. böyle ne kadar devam edebilirim bilmiyorum.. kim bilir sizler nasılsınızdır.. sürekli aklımdasınız.

    beni affetin. biliyorum, bir gün cesaretimi toplayacak ve ansızın kapınızda belireceğim. geldiğimde, lütfen bana sıkısıkı sarılır mısınız? beni gerçek kızınızmış gibi kucakladınız, ben de sizi gerçek annem yerine koydum. sonsuza dek benim ailem olarak kalacaksınız. sizi özlem ve sevgiyle öpüyorum. hepinizi çok ama çok seviyorum. herkese selamlar.
                                                                                   'kızınız'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder